BÖLÜM 8
Sonbahar kendini hissettirmeye başlamıştı. Yapraklar sararıyor, ağaçlar adeta rüzgarla dans ediyordu. Çiftlikteki güzel maceralarımın sonuna gelmiştim. Şehirdeki evimize dönecektik.
Sevgili dostlarım nerede kalmıştık? O akşam neler mi oldu? Annem ve babamın bana söylemek istediği bir sürpriz varmış. Sizler de merak ediyorsunuz değil mi? İşte bende o an o kadar heyecanlı ve şaşkındım ki… Bir kardeşim olacakmış. Tahminen beş ay sonra evimize gelecekmiş. Henüz bir kız kardeşim mi, bir erkek kardeşim mi olacağını bilmiyorum. O an hiçbir şey söyleyemedim. Yeni bir çocuk mu? Bana bir kardeş mi? Benim fikrimi neden sormamışlardı. Çok düşünceliydim. Bunu dedem de fark etmişti. Odamı toparlıyor, çiftlikteki sevdiğim bazı eşyalarımı yanıma almak için harekete geçmiştim. Dedem usulca yanıma yaklaştı:
- Bobli, ne kadar da şanslı bir çocuk değil mi, dedi. Dedeme:
- Kim, diye anlamamış gibi sordum. Aslında sadece tekrar etmesini istiyordum. Geçiştirmek istiyordum. Dedem:
- Kardeşin, evlat. Senin gibi bir abisi olacak. Eğlenceli, oyun oynamayı seven, dürüst, sevecen bir abi. Ne kadar güzel zamanlarınız olacak, dedi.
Dedem gözlerimin içine bakıyordu. Öğretmenim anlatmıştı. İnsanlar birbirlerini dinlerken mutlaka gözlerinin içine bakmalıydı. O zaman karşımızdakini daha iyi anlardık. Hatta iletişim halinde olduğumuz kişi de dinlendiğini hissederdi.  Gerçekten beni bir tek dedem anlıyordu sanki. Bobli abisi olacaktı. Belki de kardeşimle su tasarrufu yapmak için yeni projeler üretebilirdik. Yalnız biraz büyümesini beklemem gerekiyordu. Doğrusu sonbahar ve kış mevsimlerinde evde fazlaca yalnız vakit geçiriyordum. Evin içinde sürekli bir oyun arkadaşım olabilme düşüncesi yavaş yavaş şaşkınlığımın yerine sevinç duygusu getirmeye başlamıştı. Hemen yüzüme bir tebessüm koyuverdim. Dedeme:
- Evet dedeciğim, gerçekten kulağa hoş geliyor. Peki bir erkek kardeş mi yoksa bir kız kardeş mi? Acaba nasıl bir çocuk, diye sorular yönelttim. Dedem:
Sürpriz bir hediye paketi açacağını düşün. Bunu açmak içinse özel bir günün gelmesini beklediğini hayal et. Tıpkı kardeşini beklediğimiz gibi, dedi gülümseyerek.
Bende dedeme gülümsedim. Eşyalarımı toplamıştım. Şaşkın ile vakit geçirmek istiyordum. Benim tatlı köpeğim. Seni çok özleyeceğim. Şaşkın'ı nereye bırakacağımızı merak ettiniz değil mi? Çiftlikte biz gittikten sonra bahçıvan ve ailesi kalacakmış. Biz de hafta sonları bol bol ziyarete gelecekmişiz. Merdivenlerden koşarak inip Şaşkın'ın yanına geldim. Kendine bir oyun bulmuştu. Ağaçlardan düşen yaprakları ağzıyla topluyor, yanıma getiriyordu. Rüzgar ise o yaprakları tekrar uçuşturuyordu. Şaşkın tekrar gidip getiriyordu. Kuyruğunu sallıyor, etrafımda dönüyor, benimle oyun oynuyordu. Canım tavuklarımın ve horozlarımı ziyaret ettim. Onlarla da vedalaştım. İnci, Barış ve Savaş ile de vedalaştım. Minik domateslerim, biberlerim… Biricik tohumlarım… Yola çıkmak için hazırdık. Eşyalarımızı arabamıza yükledik. Annem pek neşeliydi. Bana dönerek:
- Bobli sen de evimizi özledin mi, diye sordu. Anneme:
- Evet anneciğim. Çok özledim. Öğretmenimi, arkadaşlarımı görmek ve birçok yeni bilgi öğrenmek için sabırsızlanıyorum, dedim. Babam bize güzel bir müzik açmıştı.
O da ne? Arabadan garip sesler gelmeye başladı. Opppsss! Birden araba durdu. Hey neler oluyor? Yolun ortasında kaldık.