Bölüm 4
Günün ilk ışıklarının yüzüme vurmasıyla yatağımdan fırladım. Oyuncaklarımı karıştırmaya başladım. Hepsini tek tek inceliyordum. Dedemin radyosu için bir çözüm bulmalıydım. Bir radyo ne ile çalışırdı ki? Annemin ya da babamın telefonları ne zaman çalışmazdı? Şarjları bittiği zaman çalışmazdı. İyi de bu radyo şarjla çalışmıyordu ki. Başka ne olabilirdi? İşaret parmağımı başıma koyarak düşünmeye başladım. Oyuncak arabalarımı hızlı hızlı sürmeye başladım. Oyuncak arabamın arkasından küçük bir kapak düştü. O da ne? İçindeki küçücük piller gözüme çarptı. Evet, pil… Oyuncak arabam çalışmadığı zamanlar pilini değiştirirdim. Pili bittiğinde çalışmazdı. Dedemin radyosunun da pili bitmiş olabilir miydi?
Koşarak merdivenlerden aşağı indim. Oyuncak arabamın arkasındaki kapakçığı düşünerek radyonun arkasında böyle bir yer aramaya başladım. Evet, buldum işte.
Dedeme:
- Dede, dedeeee uyan buldum! Buldum dede, diye bağırmaya başladım. Dedem uykulu gözlerle bana bakarak yanıma geldi.
Dedem:
- Evet Bobli, ne buldun evlat, diye sordu.
Dedeme:
- Bu radyonun pilleri bitmiş dedeciğim. Pillerini değiştirmemiz lazım, dedim.
Dedem:
- Pil mi? Aslında çok yakın bir zamanda değiştirmiştim ama bir deneyelim Bobli, dedi.
Çekmecelerden birinden yeni piller alarak, radyoya yerleştirdi. İşte o an geldi. Dedem radyonun çalışması için her zaman bastığı düğmeye bastı.
'Lay lay lay lay , la la lay lay la lay lay… ' diye şarkı sözleri duymaya başlamıştı.
            Hey, ben Bobli! Dünyanın ve evrenin en maceracı çocuğu. İşte bunu da başarmıştım. Gerçekten çok mutluydum. Sevinçle dans etmeye başladım. Ve karşınızda kahraman dedem. O da benimle dans ederek şarkımıza eşlik ediyordu. Annem bize nefis bir kahvaltı hazırladı. Ailecek afiyetle yedik.
             Kahvaltımızı bitirdikten sonra tarlamıza geldik. Çiftliğimizin yakınlarına küçük bir kamyonet yaklaştığını gördük. Bizim bölgemize giriyordu. Babam, ben ve şaşkın hızlıca o tarafa doğru yöneldik. Gelen seracıydı. Zaman zaman bize tohumlar getirirdi. Acaba şimdi bize neler getirmişti?
Babama:
- Merhaba efendim, gününüz aydın olsun. Sizler için hangi tohumları vermemi isterdiniz, diye sordu. Babam bana bakarak göz kırptı.
Babam:
- Bobli hangi tohumları ekelim? Neler büyütmek istersin, diye sordu. Ben:
- Minik, tatlı domateslerim olsun istiyorum Seracı Amca.
Seracı Amca:
-  Oooo Bobli, senin için çok güzel domates tohumlarım var. Sana bir sürü tohum vereceğim, dedi. Toprağını güzel eşele. Domateslerini çok sev. Bitkiler sevgimizi hissederler evlat, dedi.
            Çok heyecanlıydım. Domateslerim acaba ne zaman büyüyecekti? Tohumlarımızı alıp hemen babamla işe koyulduk. Tarlamızın bir köşesini kare şeklinde çitlerle çevreledik. Domateslerimiz için ayrı bir yer oluşturduk. Dedem bize daha da verimli bir toprak getirdi. Olan toprağımıza yeni toprakları da ekledik. Gerçekten minik tatlı domateslerim olacak mıydı?
Küçük kazmam ile toprağımı iyice eşeleyip tohumlarıma yer hazırladım. Babamda kare şeklindeki tarlamızın bir ucundan eşelemeye devam ediyordu. Tohumlarımızı kenarda bir plastik poşetin içinde bırakmıştık. O da ne ? Hayır olamaz. Tohum poşetimiz yerinde yoktu? Domateslerim… Tatlı domateslerim… Babamla etrafa bakmaya başladık. Bir poşet yürüyebilir miydi? Uçabilir miydi? Nasıl yok oldular? Minik tohumlarım neredesiniz?
Devamı için egitimgen.com'u takipte kalın. ?