BÖLÜM 7
           Rüzgarın hırçın esintisini hissetmemle; yüzüme düşmeye başlayan yağmur damlalarıyla aniden irkildim. Hızlıca ayağa kalktım. Hala çadırdaydım. Barış, Savaş ve İnci şaşkınlıkla bana bakıyordu. İşte o an gördüğüm rüyadan uyandığımı anladım. Çocuk kutumu hayal ederken rüyalar alemine girmiştim bile. Konuşan sincaplar, pembe evler, yeraltına açılan kapılar… Hepsi benim rüyamın bir parçasıymış.
Barış:
- Bobli, seni uyandırmaya çalıştım fakat uyanmadın, dedi alaycı bir ses tonuyla. Ben:
- Hey, arkadaşlar! Gerçekten nasıl uyuduğumu ben bile anlamadım. İnanması güç olan, çok ilginç rüyalar gördüm, dedim.
Çadırımızdan içeri sızan yağmur damlalarına, şimdi şiddetli bir gök gürültüsü sesi eşlik etmeye başladı. Sanırım çadır maceramızın sonuna gelmiştik. Biraz daha çadırda kalmaya devam etseydik sudan çıkmış balıklara dönecektik. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.
Ä°nci:
- Savaş, Barış, Bobli çadır maceramız çok güzeldi. Sizlere teşekkür ederim, dedi.
- Evet İnci, her ne kadar çoğu kısmında uyumuş olsam da siz arkadaşlarımla olmak çok güzeldi, dedim.
Barış ve Savaş ile de hızlıca vedalaşarak evlerimize girmek için yola koyulduk. Kapıyı hızlıca çaldım. Bir an önce eve girip üzerimi değiştirmek istiyordum. Gök gerçekten çok sinirlenmiş olmalıydı. Gökyüzü bir kararıp bir aydınlanıyor, çıkardığı gürültülü ses bütün çiftliği inletiyordu. Annem hızlıca kapıyı açıp:
- Ah Bobli, ne kadar ıslanmışsın böyle. Yağmur aniden başladı. Bunu gerçekten fark edemedim. Yoksa sizi hemen uyarırdım, dedi.
- Olsun anneciğim, şimdi hızlıca üzerimi değiştireceğim, dedim.
- Hey, Bobli! Saçını kurutmayı sakın unutma, diye sesleniyordu ben merdivenlerden yukarı çıkarken.
Hemen odama girdim. Islak kıyafetlerimi çıkarıp, yerine sıcacık elbiselerimi giydim. Gerçekten üşümüş gibi hissediyordum. Saçımı kurutmak için banyoya girdim. Güzelce saçlarımı kuruttum. Evet, artık hazırdım. Babam:
- Bobli, akşam yemeğini yemek için seni bekliyoruz. Hadi gel oğlum, diye seslendi.
- Geliyorum babacığım, dedim.
Gerçekten birazdan inecektim. Önce yapmam gereken bir şey vardı. Çadırımızın içine yağmur damlaları düşmesi beni biraz düşündürmüştü. Bunun bir çözümü olmalıydı. Elimizdeki çadırın yapılması için kullanılan malzemenin suyu geçirdiğini fark etmiştim. Sürekli kamp yapan kişileri düşündüm. Acaba onların da başına böyle şeyler geliyor muydu? Kıyafet dolabımı karıştırıp yağmurluğumu aradım. Yağmurluğum hiçbir zaman su geçirmezdi. Eğer çadırımızın da tepesinde yağmurluğuma benzeyen bir şey olursa, biz yağmur yağdığında çadırdan kaçmak zorunda kalmazdık. Bunu kafama iyice yerleştirdim. Yarın eğer gökyüzünün kızgınlığı geçip bu şiddetli yağmur dinerse dedemden bunun için yardım istemeye karar verdim. Ben bunları düşünürken tekrar alt kattan bir ses yükseldi. Annem:
- Bobli çorban buz gibi oldu, dedi kızgın bir ses tonuyla.
Annemi daha fazla kızdırmadan aşağı inmeliydim. Koşarak masaya oturdum. Canım ailem. Sizi çok seviyorum diyen gözlerle her birine baktım. Gerçekten çiftlikte çok mutluydum. Babamın yüzünde biraz endişeli bir ifade vardı. Bana bir şey söyleyecekmiş gibi bakıyordu.
Babama:
- Nasılsın babacığım, diye sordum. Babam:
- Bobli, sana söylememiz gereken çok önemli bir şey var, dedi.
Birden masada bir sessizlik oldu. Ters giden bir şeyler mi vardı? Benim bilmediğim hepsinin bildiği ne olabilirdi? Gerçekten çok merak etmiştim.
Maceranın devamı için egitimgen.com'u takipte kalın. ?