BÖLÜM 9
Bulutlar neden pembe değildi? Yağmur bulutların içinden mi dökülüyordu. Yoksa bulutların içinde gizli bir kapak mı vardı?
Arabamızdan çıkan bozuk seslerin ardından kendimizi yolun ortasında bulduk. Annemle yere bir örtü serdik. Tam asfaltın ortasında oturuyorduk. Dedem ve babamın bir çözüm bulmasını bekliyorduk. Bende kendimi birden bulutların içinde buluverdim. Başımı usulca kaldırıp, gökyüzüne doğru yöneltmek en büyük hobilerimden biriydi. Gökyüzü gizemliydi. Gökyüzü eğlenceliydi. Görebildiğimizde çevremizde ne kadar da ilginç şeyler vardı? Bir süre dedemi ve babamı izledim. Telefonla bir yerleri arıyorlardı. Sorunlar karşısında çözüm üretmeliyiz. Eğer dedem ve babamda bizimle birlikte otursaydılar, evimize nasıl ulaşırdık? Bir süre sonra yanımıza bir araç yaklaştı. Babam:
- Arabayı buradan çekici alacak ve tamirciye götürecek. Maalesef arabamızla yolculuğumuza devam edemeyeceğiz, dedi. Eliyle yanındaki arabayı kullanan amcayı işaret ederek sözlerine devam etti.
Babam:
- Ali, bizi eve bırakacak. Kendisi kasabadan bir arkadaşım, dedi.
Biz de annemle birlikte, dedeme ve babama valizleri Ali amcanın arabasına yerleştirmeleri için yardım ettik. Arabaya yerleştik ve tekrar yolculuğumuz başladı. Bende bulutlarla oyun oynamaya devam ettim. Sonbahar mevsimini eylül, ekim, kasım aylarında yaşıyorduk. Ardından belki de çetin geçecek bir kış bizi bekliyordu. Anneme dönüp:
- Anneciğim, kış hazırlıkları yapmaya başlayacak mıyız, diye sordum. Annem:
- Evet Bobli, evimize gidip güzelce yerleşelim. Kış mevsiminin hazırlıklarına başlayacağız. Konserve yaparken sende bana yardım etmek ister misin, diye sordu. Büyük bir coşkuyla:
- Harika olur, minik domateslerimden domates konservesi de yapacak mıyız, diye sordum. Annem:
- Elbette, dedi gülümseyerek. Yolculuğumuz bir süre sonra bitiverdi.
Kırmızı kapılı evimizin önüne geldik. Evet bizim evimizin kapısının rengi kırmızı. Zaten sadece bizim kapımız bu renk. Ben resim yaparken hep evlerin kapısının rengini kırmızıya boyardım. Annem ve babamdan kapımızın renginin kırmızı renk olmasını istedim. Sonra da üçümüz birlikte kapımızı kırmızı renge boyadık. Evimize girdik. Özlemek nasıl bir duyguydu böyle? Evimizin her köşesini, biricik odamı, ailemle yemek yediğimiz mutfak masamızı… Her şeyi o kadar çok özlemişim ki.
Pazartesi günü okuluma arkadaşlarıma kavuşacaktım. Yani ben öyle zannediyordum. Annem ve babam bana uzun uzun anlattı. Çiftlikte olduğumuz için çoğu şeyden haberim bile yoktu. Fakat ters giden bir şeyler vardı… Derslerime dinlerken bilgisayardan dinleyecekmişim. Ülkemizde bir virüs yaramaz bir şekilde dolaşıyor, insanları hasta ediyormuş. Bu yüzden çok ama çok temiz olup, ellerimizi en az 20 saniye yıkamalıymışız. Masanın üzerinde durak maskeleri görünce de annem bana dönerek:
- Bobli, dışarı çıktığımızda maskelerimizi takmalıyız. Maskesiz dışarı asla çıkmamalıyız, dedi.
Peki neden diye sordum. Neden? Kafam çok karışmıştı…