Kübra Aldım'ın kaleminden 'Dargın Eşyalar' serisinin dördüncü bölümü olan 'Dargın Kapı' sizlerle...
eÄŸitimgen.com keyifli okumalar diler.
BÖLÜM 4
Ben Aslı Hanımların evinde bir
kapıyım. Kırmızımsı yüzeyim, kıvrımlı motiflerim var. Uzun dikdörtgen şeklinde
yüzeyim, yüzeyimin içinde de altı tane dikdörtgen bölme var. Bu bölmelerin
içindeki desenlerim göz kamaştırıyordu. Kendi çapımda diğer kapılara göre süslü
ve yaşlı bir kapıyım. Günümüz modern kapılardan biraz daha farklıyım. Ev
sahipleri yerime yeni bir kapı yaptıracak diye çok endişeliydim.
Aslı Hanım'ın küçük kızı Ece ne
zaman beni kapatacak olsa bütün tahta kemiklerim, vidalarım, kapı kolum adeta
acı çekiyordu. Monte edildiğim yerler o kadar eskimişti ki beni her açtıklarında
olur olmaz sesler çıkarıveriyordum. Fakat benim içimde bir mazi vardı. Gelen
gidenler, misafirler, yatıya kalanlar, şöyle bir uğrayanlar… Herkesi ben
karşılamıştım. Beni görenler tarih görüyor gibi şaşkın gözlerle bakıyordu.
Güvenli olduğumu da düşünüyordum. Kilidim pek sağlamdır. Kocaman bir anahtarla
beni açabilirsiniz. Dedim ya, diğer kapılardan farklıyımdır. Bir gün Aslı
Hanımların küçük oğlu Mete, anahtarımı evde unutmuş. Tam önümde öylece
kalakaldı. İçeriye çok almak istedim; ama anahtarım yoktu. Çilingir çağırdılar.
Ben diyeyim bir saat, siz anlayın iki saat… Uğraşıp durdular beni açabilmek
için. E tabi biraz da tarihi bir yönüm vardı. Bana zarar da vermek istemediler.
Peki ne değişti? Size iyi bir kapı olamadım mı sevgili ailem?
Korktuğum başıma geldi. Benden
daha güzel, daha yeni bir kapı almaya karar vermişler. Çok acı bir şekilde bunu
öğrendim. Bir gün yine tokmağım vuruldu. Güm, güm, güm! Bu beyleri pek
tanıyamamıştım. Ölçü almaya gelmişler hanımlar, beyler. Ölçü… Yeni kapının
boyutu için benim çevremi güzelce ölçtüler. Sinirden mi desem, üzüntüden mi
desem, o gün hiç sesim çıkmadı. Neymiş efendim, ben eskimişim. Neymiş efendim,
çok ses çıkarıyormuşum. Bir sürü bahaneler… Benim kolumda yaşadıkları anıları
ne çabuk unuttular! Tatile giderken bir şey unuttular mı diye düşünüp kolumu uzun
süre tutup eve bakmadınız mı? Peki sen Aslı Hanım, sen kolumu tutup acaba fişte
bir şey unuttum diye düşünmedin mi? Ben her anınızda sizin yanınızdayım.
Senelerce evden çıkarken sizleri uğurladım. Küçük Ece eve gelirken sevinçle
karşıladım. Benden neden vazgeçtiniz? O beyaz, çelik kapı size benim
verdiklerimi verebilecek miydi? Belki ses çıkarmazdı. Belki daha güzel
gözükürdü. Peki anılarımız... Onlardan da benden vazgeçtiğiniz gibi vazgeçebilecek
misiniz? Beni nereye göndereceksiniz? Yoksa bir eskiciye iki mandal
karşılığında mı verilecektim? Çok kırgınım hepinize. Geceleri sizi
tehlikelerden korudum, aman bir kez olsun dışarıdan bir soğuk geçirmedim evin
içine. Gidiyorum, öyle mi? Bu fikre alışsam iyi olacak. İşte geldiler. Beni
söküp götürecekler. Aaa, neler oluyor! Gidiyorum galiba. Hoşça kal sevgili ailem.
O tahtalarım, tokmağım… Nereye
çarptım böyle her yerimi? Burası da neresi? Vay ne kadar büyük bir ev böyle.
Beni bir yere taşıyorlar. Aslı Hanım, Ece, Mete? Sizin ne işiniz var burada?
Beni yeni aldıkları kocaman bir evin kapısı yapmaya karar vermişler meğer. Bu
ev, geldiğim evden daha güzel. Ah canım ailem! Ben de benden vazgeçtiğinizi
düşünmüştüm. Demek benimle ilgili daha güzel planlarınız varmış. Biliyordum,
biliyordum! Benden bu kadar kolay vazgeçmeyeceğinizi anlamıştım. İyi ki
varsınız çocuklar. Burada neler bekliyor beni acaba?
Â
Kübra ALDIM
Eğitimgen Yazarı/Sınıf
Öğretmeni